HİKÂYE
Bursa Kapalıçarşı’da yaptığı büyük soygun sonrası Uludağ’da saklanan 24 yaşındaki tur rehberi Gökhan Yıldırım, burada geçirdiği süre boyunca hem Jandarma’nın dikkatlerini üzerine çekmesi hem de gizemli bir geyiğin peşine takılması sebebiyle, kaldığı otelden kaçmak zorunda kalır. Yılın en uzun gecesinde dağdan ayrılmaya çalışan kahramanımızın kaçış planı onu takip eden geyiğin karşısına çıkmasıyla suya düşer. Kendini korumak için yanındaki silahla geyiği korkutmaya çalışan Gökhan, onları takip eden garip görünümlü ve saldırgan tavırlı Eyüp’ün ortaya çıkmasıyla geyiği yanlışlıkla vurur.
Yıllardır insan içine çıkmamış ve dağda köpekleriyle tek başına yaşayan bir adam olan Eyüp’ün saldırısına uğrayarak bilincini kaybeden Gökhan, gözlerini tekrar açtığında Asa isimli bir köpeğin esiri olduğunu fark eder. Eyüp’ten “Ulular” efsanesine göre Uludağ’a özgü bir geyiğin soyunu tükettiğini öğrenen Gökhan, bu günahının bedelini hayatıyla ödemesi gerektiğini duyduğunda ise Eyüp’ün de elinden kaçması gerektiğini anlar.
Çaldıklarından geriye kalan tek şey olan Bursa bıçağını kullanarak esaretinden kurtulan ama bu sırada da Eyüp’ü ölümcül bir şekilde yaralayan Gökhan, tecrübelerini kullanarak bir süre hayatta kalmayı başarsa da karşısına çıkan kaçak bir yarış atı, onun dağın karanlık tarafında kaybolmasına sebep olur.
Dondurucu bir soğuk ve aniden bastıran bir sis içinde, kurtuluş yolunu arayan Gökhan, aynı zamanda gaipten mi yoksa dağdan mı geldiği belli olmayan sesler tarafından da “rahatsız edilmeye” başlar. Kayboluşundan kimsenin haberdar olmadığı kahramanımız, attığı her adımda tehlikenin göbeğine, ölümün kıyısına biraz daha yaklaşır.
Bu hayatta kalma mücadelesi sırasında karşısına çıkan taş bir yapıya sığınan Gökhan, burada yavru bir geyiğin kendisine emanet edildiğine dair bir rüya görür. Uyandığında kendisine adeta yol gösteren yavru bir geyikle göz göze gelen Gökhan, onun rehberliğinde hayatta kalabileceğini düşünerek bu hayvanı takip etmeye başlar. Bir süre sonra terk edilmiş bir dağ köyü olan Gökeren’e ulaşan Gökhan, burasının insanlara yasaklı olduğunu bilmeden içeri girer.
Köye girdiği gibi hayatı kurtulmak yerine daha de tehlikeye giren Gökhan, peşine düşen insan, hayvan ve “şey”lerden saklanmaya çalışırken, geyiği kaybeder ve köyün içine gizlenmiş bir mağaraya iner. Yer altındaki mağara yatağında akan suyu takip eden Gökhan, içeride büyük bir sırrı keşfeder: Dünya üzerinde dört değil beş mevsim vardır!
Tarihte ne zaman ortaya çıksa kitlesel yok oluşlara sebep olarak, gezegendeki hayatı dengeye sokan Beşinci Mevsim, bölgenin binlerce yıllık tarihinde Ulular ve “Mevsim Elçi”leri tarafından ağır bedeller ödenerek defalarca engellenmiştir. Bu bedellerden en sonuncusu 1999 yılında, Bahar mevsiminin bekçisi, Eyüp’ün karısı ve Gökhan’ın annesi(!!) İpar’ın kendi canına kıymasıyla ödenmiştir. Kırk günlükken terk edildiği “Geyikli Baba” türbesinde bulunan Gökhan ise yıllar sonra dağa bir hırsız olarak geri dönmüş, son Ulu geyiği öldürmüş ve Beşinci Mevsim’in en büyük kuralını bozmuştur.
Yıllardır şehirde aradığı geçmişini, Uludağ’ın tekinsiz bir köyünde bulan Gökhan şimdi sadece kendi geleceğinden değil koca bir dağınkinden de sorumludur. Son Ulu olduğuna inandığı geyik yavrusunun peşine düşen ve onu kurtarabilirse Beşinci Mevsim’i engelleyebileceğini düşünen kahramanımız, bu uğurda yapacaklarıyla sadece Uludağ’ı değil çok daha fazlasını uyandıracaktır!